bakışların daldığı nokta, belki de en uzağı...

dakikaların anlamsızlaştığı, bakışların donduğu, hayatın çalındığı noktalara, yapılan atıflar kadar naif bir o kadar da çözümsüz bir karamsarlığa bürünüş. içinden çıkılamayış, derken başka hayatları da çekmek renklerin en karanlığına, belki de sadece çektiğini düşünmek. kaçışları hiç saklamıyor insanı, her zaman apaçık ortaya çıkıyor insancık; kendine her yenildiğinde. ve kendine her yenilişi, başka bulutları çekiyor istanbul'un üstüne. bu güzelim, taze nisan sabahı güneşi saklayan bulutlar, renksiz kocaman bulutlar. kelimelerin yetmediği, bakışların anlatamadığı, yaşanılanın ders olmadığı upuzun işkenceler. çelişki saatleri, aklının çözemediğini kalbinin hiç çözemeyeceğini unutmak. yalnızlığı bu kadar mı unutur insan, ya da artık yalnız olmadığına bu kadar çabuk mu kanar. peki neden kanar insanın kalbi her nefes alışında...

2 Yorum:

Adsız dedi ki...

Ne okudum ne anladım bilemiyorum, bildiğim bu gel-gitler bu en yukarlara çıkıp taşıp sonra en diplerde bir damla ışık için arayışlar hiiiç bitmeyecek. Bitmemelide, hani yaklaşık 6-7 senedir milletin diline pelesenk olmuş afişe bir söze katılarak diyorum ki; kendi içimize yaptığımız bu yolculukta bakalım daha neleeeeer görüp öğreneceğiz.Arayışımız güya kendimizi bulmak yönünde yaaa, ARA ARA BELKIDE BULURSUN diyorum. Aslına herşey yanıbaşımızda ama alışmışı bir kere illaki uzaklara ufka bakacağız.....

Adsız dedi ki...

Kendi içimize yaptığımız yolculukta kah keder kah sevinç yasarız fakat bu seyahatlerin sonucu daima olumlu biter bence.

Çünkü her seferinde kendinle, iç dünyanla ilişkili bişey keşfedersin.
Bu zevklidir, hoştur. Insana yeni görüş açıları sunar, farklı kapılar açar.