kolaylıkları(bilet vs. olmaması), belli bir saate bağlı olmamaları(dolunca kalkmaları), geç saate kadar bulunabilinmeleri gibi nedenlerle çok sık kullanırım minibüsleri. özellikle şöför mahaline yakın bir yerde oturuyorsam daha bir keyifli geçer yolculuk. küçük bir çocuk gibi, şöförün hareketlerini izler dururum. hele bir de bozuk paraları koydukları ve masa gibi kullandıkları motorun üstündeki yer vardır ya, yer olmadımı minibüste oraya oturman için teşvik eder seni şöför; işte o zaman hayat durur :) sende bir nevi minibüsçü olmuşsundur artık. misyonun vardır paralar uzatılır, para üstlerini kendin verirsin, sorulara cevap verirsin, sağ kolusundur artık şöförün. bozuk para sesleri, vitesler arası geçişin eşsiz melodisine karışır dinler durursun.
bir yirmilik uzatır kadın arkadan suratı asılır şöförün,
-bozuk yok mu abla,
-maalesef
şöför sanki hiç para kazanmıyormuş gibi alır parayı, cebinden çıkardığı bir tomar paranın arasına koyar :) o tomarın arasına koymazsa da ön konsolla ön cam arasında kalan bölmeye çok şık bir el hareketiyle fırlatır. para üst vermek isteyince de yine aynı bölmeye daldırır elini...
ara gazları yok mudur ah ahhh, çok keyifli olur bu minibüs yolculukları çoook.