yeşil yeşil yemyeşil kamuflajlarla, ayağında botlarla bloga yazı yazan ender insanlardanımdır heralde :) cidden bağımlılık şu internet dedikleri. uzak kaldıkça daha iyi anlıyor valla insan. nerde o rahat rahat "post"lar eklemek güzelim bloguma :) çok şükür bir fırsatını buldum, mektuplardan kafamı kaldırabildim de delicesine bir coşkuyla blogumdayım. sanal ortam blogları kendini kişiye özel asker mektuplarına bıraktı bende. oralara döküyor insan içini. hepsinin yeri ayrı ama olsun. ne garip bişi şu askerlik ya... tıkmışlar 300 metrekarelik binaya haftada bir kere salıveriyorlar, bunun dışında içeride otluyorsun resmen. yemeklerini yerken (bulgur pilavı - baş spesyal - şefin tavsiyesi - olmazsa olmaz) çöplük gibi hissediyosun kendini. o kadar lezzetliki yemekler sadece aç kalmamak için yiyorsun. hele içtima denen bişi var içler acısı; bir saat sap gibi bekliyorsun sonrası ayak ve bel ağrısı... buralarda sporun adı : ordu tüfeksiz hareketler serisi aman Tanrım >:]
acemilik denen bir olgu var resmen kaynayan kazan, almışlar temiz pak gencecik çocukları, bir güzel kavurup, esmer mi esmer helva kıvamında usta birliklerindeki komutanlarına gönderiyorlar. öyle yada böyle bitmesi gereken birşey bu askerlik... uzun dönemlere Allah sabır versin...
ha bu arada cep telefonu kesinlikle yasak(hihi...)
resim herşeyi özetliyor abicim.
sevgiler "Askersito" :P